Kanserle savaşan, kanserden koruyan besinler nelerdir? Kansere iyi gelen besinler.

Günümüzde kanser üzerine yapılmış binlerce bilimsel araştırma mevcuttur ve bu araştırmalara her geçen gün yenileri eklenmektedir. Tıbbi araştırma uzmanları, kansere karşı mücadele konusunda büyük uğraşlar vermektedir. Kanser tedavisi boyunca ve sonrasında hastaların ne yediği de, en az gördükleri tedavi kadar önem taşımaktadır. Amerika’da görülen kanser olgularının yaklaşık %50’si ve kanser ölümlerinin yaklaşık %35’inin yetersiz beslenmeyle alakalı olduğu düşünülmektedir. Tüketilen besinlerin, kanser gelişimini desteklemek yerine kanserin ilerlemesini önleyecek nitelikte olmasına dikkat edilmelidir.

Yapılan sayısız bilimsel çalışmalarla, kanser gelişimini önlediği bilinen ve mutfağınızda kolayca bulabileceğiniz hem lezzetli hem de faydalı besinlere birlikte bir göz atalım:

 

Zerdeçal: 

Zerdeçal, Hindistan başta olmak üzere birçok Asya ülkelerinde yüzyıllardan beri hem yiyecek hem de geleneksel tıp alanında ilaç olarak çeşitli hastalıkların tedavisinde yaygın olarak kullanılan, sağlık açısından birçok faydası olan etkili bir bitkidir. Antimikrobiyal, anti-enflamatuvar ve antikanserojen etkileri olan zerdeçalın yapısında sarı-turuncu renkli, kurkumin adı verilen antioksidan bulunur.

Zerdeçalın kanser, enflamasyon, diyabet ve diğer birçok hastalık üzerindeki yararlı etkileri sayısız bilimsel çalışmalara araştırma konusu olmuştur. Yapılan bazı çalışmalar, hayvan modellerinde kurkuminin özellikle de agresif ve tekrarlayan kanser türlerinde tümör gelişimini sağlayan anjiogenezi (var olan damarlardan yeni damarların oluşumu) engelleyici özelliğinin bulunduğunu göstermiştir.

 

Kırmızı üzüm:

Kırmızı üzümün çekirdek ve kabuğunda doğal olarak bulunan bir polifenol olan resveratrolün güçlü anti-enflamatuvar, antioksidan ve kanser önleyici etkileri olduğu bilinmektedir. Yaşlanma karşıtı etkisinin yanında metabolizmayı güçlendirici, kalp damar hastalıklarına karşı koruyucu ve kanser önleyici özellikleri bulunmaktadır. Meme, kolon, karaciğer, pankreas, prostat gibi birçok kanser türü üzerinde resveratrolün etkisi bilimsel olarak araştırılmış ve kanser riskini azaltmanın yanı sıra sağlığa yararlı birçok etkileri olduğu gösterilmiştir.

 

Sarımsak:

Mutfakların vazgeçilmez, lezzetli ve faydalı besinlerinden biri olan sarımsağın karakteristik tat ve kokusu, yapısında bulunan allicin adı verilen yüksek orandaki sülfür bileşiklerinden ileri gelmektedir. Allicin dışında, sarımsakta sağlığa faydalı arjinin amino asidi, oligosakkaritler, antioksidan özelliğe sahip flavonoidler ve selenyum minerali bulunur. Sarımsağın, kansere sebep olan maddelerin oluşumunu engellediği ve aktivasyonunu durdurduğu, DNA onarımını artırdığı, tümör hücrelerinin çoğalmasını azalttığı ve hücre ölümünü uyardığı yapılan çalışmalarla ortaya koyulmuştur.

Ulusal Kanser Enstitüsü (NCI) ve ABD Ulusal Sağlık Enstitüleri (NIH), sarımsağın antikanserojen özelliklere sahip sebzelerden biri olduğunu kabul etmiştir. Yapılan çalışmalar, sarımsak tüketimini artırmanın mide, yemek borusu, kolon, pankreas ve meme kanseri gibi kanserlere yakalanma riskini azalttığını göstermiştir.

2006 yılında The European Prospective Investigation into Cancer and Nutrition (EPIC) adı altında Avrupa’da başlatılan ve 10 farklı ülkedeki kadın ve erkekleri kapsayan bir çalışmada, yüksek oranda soğan ve sarımsak tüketiminin bağırsak kanserine yakalanma riskini azalttığı bildirilmiştir.

Çin ve Amerika’da yapılan benzer diğer çalışmalarla elde edilen bulgular da yine soğan ve sarımsak tüketiminin mide, pankreas, prostat kanseri riskini azalttığı yönündedir. Dünya Sağlık Örgütü (WHO), sağlığımızı desteklemek adına günde 2-5 g taze sarımsak tüketmemizi önermiştir.

 

Domates:

Türk mutfağının değişmez besinlerinden biri olan domates, kanser riskini azaltan ve güçlü bir antioksidan olan likopen içerir. Likopen, domatese rengini veren kırmızı renkli bir karotenoid pigmenttir ve en çok da domateste bulunur. Likopen, bizi birçok kanser türüne ve kalp damar hastalıklarına karşı korur.

Yapılan bazı laboratuvar ve hayvan çalışmaları, likopenin prostat, mide, deri, meme, akciğer ve karaciğer kanseri riskini azalttığını göstermiştir. İnsanlar üzerinde yapılan çalışmalarla ise likopenin prostat kanseri üzerindeki etkisi araştırılmış ve değişken olmakla beraber bazı çalışmalarda olumlu sonuçlar elde edildiği bildirilmiştir. Likopenin kanser koruyucu etkisinden maksimum yararlanabilmek için domatesleri çiğ olarak değil de pişmiş olarak tüketmenizde fayda var.

 

Yaban mersini:

Yaban mersini, orta çağlarda Avrupa ve Asya’da, enfeksiyon, yanık, iskorbüt, diyabet, göz problemleri, kardiyovasküler rahatsızlıklar gibi çeşitli sağlık durumlarının giderilmesinde tıbbi amaçlarla kullanılmıştır. Yaban mersininin sağlığa faydaları saymakla bitmez. Bağışıklık sistemini kuvvetlendiren, güçlü bir antioksidan deposu olan yaban mersini, oksidatif stresi azaltarak özofagus, kolon, deri, akciğer kanseri gibi birçok kanser gelişimini önlemesinin yanı sıra yaşlanmaya, nörodejeneratif ve damar hastalıklarına karşı koruyucu etkileri de bulunmaktadır.

Yapılan bir çalışmadan elde edilen bulgular, yaban mersininin yapısında bulunan antosiyanin adı verilen antioksidanın, kolon kanseri hücrelerinin gelişimini önlediğini ve bu hücrelerin ölümünü uyardığını, dolayısıyla kolon kanseri riskini azalttığını göstermiştir.

 

Brokoli ve koyu yeşil yapraklı sebzeler:

Vücudumuzda meydana gelen metabolik faaliyetler sonucunda serbest radikaller oluşur. Bunlar, hücrelerimizin DNA’sına, enzim ve proteinlere zarar veren moleküllerdir. Vücudumuz bu zararlı etkileri yok etmek için birtakım savunma mekanizmalarına başvurur: C ve E vitaminleri, antioksidan özelliğe sahip flavonoidler gibi besinlerden veya antioksidan enzimlerden faydalanır. Bir diğeri ise DNA onarım mekanizmasıdır.

Brokoli, karnabahar, lahana ve koyu yeşil yapraklı sebzelerin, serbest radikallerin zararlı etkilerine ve kansere karşı koruyu etkileri olduğu bilinmektedir. Bu sebzelerde yararlı etkileri olduğu düşünülen bileşikler glukozinolatlardır. Bilim insanları, glukozinolatların kanser önleyici özelliğe sahip olduğunu ve detoksifikasyon enzimlerinin üretimini artırdığını düşünmektedir.

 

Yeşil çay:

Dünya genelinde toplam tüketilen çayın %78’i siyah çay iken bu oranın sadece %20’sini yeşil çay oluşturur. Sağlığa olan faydalarından dolayı yeşil çay, ana vatanı olan Çin, Japonya ve Hindistan’da geleneksel tıp uygulamalarında yüzyıllardan beri kullanılmaktadır.

Yeşil çayın yapısında en çok bulunan polifenoller, kateşin adı verilen antioksidanlardır. Kateşinlerin antioksidan aktiviteleri, C ve E vitaminlerinin antioksidan aktivitelerinden 25-100 kat daha yüksektir. Kateşinler, UVB radyasyonuna ve serbest radikallere karşı savaşarak hücreleri DNA hasarına karşı korur.

Hayvan modellerinde yapılan çalışmalarla, çayda bulunan polifenollerin, ayrıca deri, meme, akciğer, özofagus, mide, kolon, prostat, yumurtalık, karaciğer, pankreas gibi organlarda tümör gelişimini önlediği ve hücre ölümünü uyardığı, anjiogenezi ve tümör hücrelerinin dokulara yayılma yeteneğini engellediği gösterilmiştir.

 

20 Ocak 2018 

Görüşlerinizi Belirtmek İster misiniz?